İçeriğe atla
  • Ana Sayfa
  • Mülk Alım Satımı
      • Parsis Homes İlk Bakışta
      • Neden Parsis Homes?
      • Satış Öncesi Hizmetlerimiz
      • Satış Sonrası Hizmetlerimiz
      • Gayrimenkulünüzle Biz İlgilenelim
      • Bizimle İş Birliği Yapın
      • Online Konut Satın Alın
      • Mülk Satın Alma Adımları
      • Tapu
      • Konut Ekspertizi
      • İskân Belgesi
      • Konut Vekâletnamesi
      • Türkiye’de Yabancıya Konut Kredisi
      • Taksit veya Vadeli Mülk
      • Türkiye’de Vergi Sistemi
      • Vergi Numarası
      • Tapu Harci
      • Yıllık Emlak Vergisi
      • Değer Kazanç Vergisi
      • Kira Gelir Vergisi
      • Çevre Temizlik Vergisi
      • Veraset ve intikal vergisi
  • İkamet ve Vatandaşlık
      • Türkiye Vizesi
      • İkamet Genel Bilgiler
      • Kısa Dönem İkamet İzni
      • Uzun Dönem İkamet İzni
      • Öğrenci İkamet İzni
      • Çalışma İkamet İzni
      • Şirket İle İkamet İzni
      • Diğer İkamet İzinleri
      • İstisnai Olarak Türk Vatandaşlığının Kazanılması
      • Evlenme Yoluyla Türk Vatandaşlığı
      • Türkiye Vatandaşlığı
      • Doğumla Türk Vatandaşlığının Kazanılma
      • Türk Vatandaşlığının Avantajları
      • Sıkça Sorulan Sorular
      • Abonelikler
  • Türkiye’de Yaşam
      • Antalya'da Yaşam
      • Antalya’da Turistik Yerler
      • Sigorta ve Sağlık
      • Türkiye Pasaportu
      • TC Kimlik Kartı
      • Hukuk Ve Adalet
      • Eğitim Sistemi
      • Finans Sistemi
      • Türk Kültürü
      • Çalışma
      • Türkçe Öğrenme
      • Türkiye'nin Nüfusu
      • Türkiye'nin İlleri
      • Ticari Bina Grupları
      • Acil Durumlar
  • İletişim
  • Türkçe
  • English
  • Русский
  • Türkçe
  • English
  • Русский

Antalya’da Yaşam

Antalya Hakkında

Antalya, Türkiye’nin Bir İli Ve En Kalabalık Beşinci Şehridir. 2020 Sonu İtibarıyla İl Nüfusu 2.548.308’dır. Türkiye’de “Turizmin Başkenti” Olarak Görülmektedir. Şehrin Yüz Ölçümü 20.177 Km²Dir. İlde Km²Ye 115 Kişi Düşmektedir. En Kalabalık İlçesi 2020 Yılı İtibarıyla 556.033 Kişiyle Kepez İlçesidir. Nüfus Yoğunluğunun En Fazla Olduğu İlçe İse Km² Başına 5067 Kişi İle Muratpaşa’dır. 19 İlçe Ve Belediye, Bu Belediyelerde Toplam 910 Mahalle Bulunmaktadır.

Tamamı Akdeniz Bölgesi’nin Batısında Yer Alır Ve Antalya Körfezi’yle Batı Torosların Arasında Kurulmuştur. Yüz Ölçümü Bakımından Türkiye’nin Beşinci Büyük İlidir. Güneyinde Akdeniz, Batısında Muğla, Kuzeyinde Burdur Ve Isparta, Kuzeydoğusunda Konya, Doğusunda İse Karaman Ve Mersin İlleri Vardır.

Antalya Şehri, 1980 Yılından Sonra Uygun İklim Koşulları Ve Turizm Etkinlikleri Nedeniyle Hızla Gelişmiş Ve Buna Paralel Olarak İl De Günümüzde Türkiye’nin En Kalabalık Beşinci İli Olmuştur. Antalya’da Ekonomik Hayat Büyük Oranda Ticaret, Tarım Ve Turizme Dayalıdır.

Antalya İlinin Kapsadığı Bölge Tarih Öncesinden Günümüze Dek Pek Çok Medeniyeti Barındırmıştır Ve Türkiye’de En Çok Antik Kent Bulunan İldir. Sırasıyla Likyalılar, Lidyalılar, Pamfilyalılar, Bergamalılar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Osmanlılar Ve Son Olarak Da Türkiye Cumhuriyeti Hakimiyetinde Bulunan Antalya Bu Medeniyetlerin Hiçbirine Başkentlik Yapmamıştır.

İlin Tamamı Akdeniz Bölgesi’nin Antalya Bölümü’nde Yer Alır Ve Akdeniz İkliminin Etki Sahasındadır. Yerleşim Yerleri Haricindeki İl Topraklarının Büyük Kısmı Tahıl Tarlalarıyla Kaplı Platolardan Oluşur.

Türk Silahlı Kuvvetleri Kara Kuvvetleri Komutanlığına Bağlı 3. Piyade Eğitim Tugayı Komutanlığı Ve Hava Kuvvetleri Komutanlığına Bağlı Hava Meydan Komutanlığı Antalya’da Bulunmaktadır.

—————————————————————————————————-

Antalya Hakkında

Köken Bilimi

Antalya’ya Adını Veren Iı. Attalos’un Şehir Merkezindeki Heykeli Helenistik Dönemde Bergama Kralı Iı. Attalos (Mö 159-138), Askerlerine “Gidin Ve Bana Yeryüzündeki Cenneti Bulun” Der. Askerlerinin Gösterdiği Yeri (Bugünkü Antalya) Beğenen Iı. Attalos, Bölgenin Stratejik Önemini Dikkate Alarak Buraya Bir Liman Şehri Kurdurur Ve Kent, Kurucusu Attalos’un Adına Binaen “Ataleia” Olarak Adlandırılır. Şehrin Adı Eski Arap Kaynaklarında “Antaliye”, Türk Kaynaklarında İse “Adalya” Olarak Geçer. Yerleşme, 20. Yüzyılın İlk Çeyreğinden Başlayarak “Antalya” Olarak Adlandırılmıştır. Ayrıca Antalya Adı Biyolojide Takson Epiteti Olarak Antalyaensis, Antalyensis, Antalyanus, Antalyana Biçimlerinde Geçer.

Tarihçe

İlk Çağ Öncesi

Anadolu’da İnsana Ait Bilinen En Eski Yerleşim Alanlarından Bir Tanesi Antalya Kent Merkezinden Yaklaşık 30 Km Kuzeybatıda Korkuteli Yolu Üzerinde Toros Dağlarının Akdeniz’e Bakan Yamaçlarında Bulunan Karain Mağarası’dır. Tarihlendirilmesi Günümüzden Yaklaşık 500 Bin Yıl Kadar Geriye, Başka Bir Deyişle Eski Taş Çağının İlk Dönemlerine Rast Gelmektedir. Bu Dönem, Günümüzden 2 Milyon İla 140 Bin Yılları Arasında Kalan Evresini İçerir. Karain’de Mağara Adamlarına (Homo Sapiens Neandertalensis) İlişkin Kemik Kalıntıları Da Ele Geçmiştir. Bunlar, Tüm Anadolu’da Ele Geçen En Erken Fosil Kalıntılarıdır.

Bölgenin En Eski Tarih Öncesi Dönem Buluntularını İçeren Karain Mağarası, Eski Taş Devri Ve Cilalı Taş Devrinden, Beldibi Mağarası Da Orta Taş Çağından Veriler Sunarken; Bademağacı Höyüğü’nde Yapılan Kazılarda Cilalı Taş Çağı Yerleşimlerine, Buluntularına Ve İnsanın Yerleşik Hayata Geçişinin İlk İzlerine Rastlanır. Bunlara Karataş, Semahöyük’te Yapılan Kazılarla Elde Edilen Erken Tunç Çağı Bulguları Da Eklenince, Bölgede Eski Taş Çağından Zamanımıza Kadar Kesintisiz Bir Uygarlık Vardır.

İlk Çağ Dönemi

Antalya Bölgesi’nin Erken Tarihi, Bölgede 1946’dan Önce Yapılan Kazılardan Önce Karanlıktı. Hititlerin Çivi Yazılı Belgelerinde, Adı Geçen Ahhiyava Ve Arzava Ülkelerinin Pamfilya Olduğu Bilim Çevrelerinde Kabul Görmektedir. Bu Bölgedeki Araştırmalar Ve Buluntuların Ortaya Çıkması Ve Eldeki Verilerle Bölgenin Karanlık Olan Bu Dönemi De Aydınlanmaya Başlamıştır.

Hititler Dönemi

Anadolu’da İlk Siyasi Birliği Sağlayan Hitit Devleti’nin Kurulduğu Dönemde Yazı, Anadolu’ya Yakın Zamanda Gelmişti. Anadolu’nun Ortasında Kurulmuş Olan Hitit Devleti Dönemi, Başlangıçta Antalya İçin Sessiz Ve Karanlık Geçti. Bölgenin Tarih Sahnesine Çıkışı Hitit Krallarının Batı Anadolu Seferleri Düzenlemesiyle Başlar. Bugünkü Antalya İl Sınırları İçinde Kalan Perge, Kesros, Patara Gibi Eski Coğrafya Adlarının Hitit Çağından Kalma Olduğunu Mö 1267-1237 Yılları Arasında Hüküm Sürmüş Hitit Kralı Iıı. Hattuşili’nin Yıllıklarından Öğrenilmiştir. Konya’nın Yalburt’unda Bir Hitit Hiyeroglifinde Patara’nın “Pataf” Biçiminde Geçmesi, Bu Aydınlanmayı Güçlendiren Buluntulardır. Buradan Anlaşılan Hititlerin “Lukka Ülkesi” Diye Adlandırdıkları Akdeniz Sahiline Kadar Uzanmış Olmalarıdır.

Hitit İmpratorluğu’nun Yıkılmasının Sebebi Olan Deniz Kavimleri Göçü Sırasında Bir Kısım Akalıların Bu Bölgeye Göç Ettiklerinden Yunan Mitolojisinde Söz Edilir. Truva Savaşları’ndan Sonra Bazı Aka Boyları, Amphilokhos, Kalkhas Ve Mopsos’un İdaresinde Pamfilya’ya Geldikleri; Perge, Sillyon, Aspendos Ve Selge’yi Kurdukları Söylenmekle Birlikte Son Bilimsel Veriler Bu Kentleri Yörenin Yerli Halkının Kurduğunu Göstermektedir. Bu Perge’nin Parha, Aspendos’un Estvedüs, Selge’nin Estlegiis, Silyon’un Selyuüs Adlarından Da Bellidir.

Bölgeye Pamfilyalılar Yerleşmeden Mö 7. Yüzyılda Önce Kısa Bir Dönem Rodoslular Ve Dorluların, Kumluca Ve Phaselis’te (Çıralı) Bölgesini Kolonileştirdiğini Eski Yunan Kaynaklarında Geçmektedir. Kumluca Yakınlarında Bulunan Rhodiopolis Kenti Bunun Bir Kanıtı Sayılmaktadır.

Likya Ve Pamfilya Dönemi

Antalya İli, Tarihteki Antik Bölgelerden Batı Pamfilya’nın Güneydoğu Ucunu Ve Doğu Likya’yı İçine Almaktadır.Günümüz Antalyası’nın Batı Sınırları İçinde Yerleşen Likyalılar’ın Kökenleri Tartışılmakla Birlikte, Hitit Ve Antik Mısır Kaynaklarında (Mö 2000) Lukki Veya Lukka Adlı Bir Kavimden Bahsedilmektedir. Bu Kavim, Kendilerini Termili Olarak Adlandıran Akdeniz Kıyılarımızdaki Güçlü Komşuları Luvilere Akrabalıkları İle Bilinen Likya Ulusundan Olması Kuvvetli İhtimaldir.

Sınırların Nereleri Olduğu Üzerinde Pek Çok Tartışma Olan Pamfilya Bölgesinin Büyük Bölümü Günümüzdeki Antalya’nın İçindedir. Kelime Anlamı Olarak “Tüm Halklardan Olan İnsanların Yaşadığı Memleket, Irkların Ülkesi Anlamlarına Gelen Pamfilya’da İsminden Dolayı Pek Çok Kavmin Bir Arada Yaşadığı Düşünülmektedir. Syedra Kentinde Ele Geçen Bir Kehanet Yazıtında “Karışık Milletlerin Ülkesinde Yaşayan Siz Syedra Pamfuliyalıları…” Denmektedir Ki; Bu Yazıt Da Kentin Toplumsal Yapısı Hakkında Bilgi Vermektedir.

Pamfilya Helenleri, Karşılaştırmalı Dilbilim Yöntemlerine Göre, Anadolu’daki En Eski Helen Gruplarından Birini Oluşturmuşlardır. Bunların Dilinde Mukenlerin Ve Dorların Dil Özelliklerinden Bazılarına Rastlanmaktadır. Bu Nedenle Mö İlk Bin Yılın Başlarında Anadolu’ya Göç Etmiş Oldukları Kabul Edilmektedir. Bunlar Anadolu’da Karşılaştıkları İnsanlarla İç İçe Geçmiş, Onların İnanç Ve Çeşitli Kültürel Özelliklerinden Etkilenmişlerdir.

Yalnızca Bu Helenlerin Değil, Genel Olarak Pamfilya’da Yaşayan Diğer Halkların Da Erken Dönem Tarihi Hakkında Pek Fazla Belge Bulunmamaktadır.

Sonuç Olarak, İlk Çağlardan Roma İmparatorluğu Çağına Kadar Temelde Halklar Ve Kültürler Çerçevesinde Ele Alınmış Çalışmalarda, Bölgedeki Eski Çağ İncelemelerinin Henüz Bir Doygunluğa Ulaşmadığı Bellidir. Özellikle Roma Öncesi Evre Açısından Yanıtlanması Gereken Pek Çok Sorun Vardır. Bunların Açığa Kavuşmasında Dil İncelemeleri Büyük Bir Yer Tutmaktadır. Antalya Kenti, Tüm Anadolu’da En Çok Yazılı Belgenin Ele Geçtiği Kenttir. Bu Niteliğiyle Antalya Bölgesi Tarih, Dil Ve Arkeoloji İncelemeleri İçin Önemli Bir Merkezdir. Son Yıllarda Köprüçayı Yönünde Daha Önce Örneklerine Rastlanmamış Olan Yeni Bir Dile İlişkin Yazılı Kanıtlar Bulunmuştur. Bu Buluntular Bölge İncelemelerinin Sanıldığından Çok Daha Derin Boyutları Olduğunu Göstermektedir.

Bergama, Roma Ve Bizans Dönemleri

Hıristiyanlığın Anadolu’da Hızla Yayıldığı Ms 5.-7. Yüzyıllar Boyunca Pamfilya Ve Likya, Doğu Roma Eyaleti Olarak Önemlerini Korumuşlar, Hatta Ms 2. Yüzyıldaki Parlak Çağlarına Yaklaşır Derecede, İmar Görmüşlerdir. 7. Yüzyılın Ortalarında Arapların Sürekli Yağma Ve Saldırıları Her İki Bölgeyi Büyük Ölçüde Zarara Sokmuş, Bu Duruma Engel Olmak İsteyen Doğu Romalılar, Bölgeyi Korumak Amacıyla Özel Bir Donanma Kurmuşlardır.[25][26] Roma İmparatorluğu’nun Bölgeye Egemen Olmasından Sonra, Stratejik Yerler Veya Kentlerin Bazıları, Ufak Keşişlikler Halinde Doğu Roma İmparatorluğu Egemenliği Sırasında Yaşamalarını Sürdürmüşlerdir.

Antalya’nın Bugünkü Bulunduğu Yerde Iı. Attalos’un Zamanında İnşâ Edilen İlk Surların Da Bu Dönemde Dikildiği Bilinmektedir. Ms 130 Yılında Roma İmparatoru Hadriyanus, Antalya Seferi Sırasında Hadrian Kapısı’nı Yaptırmış, Surların Doğu Bölümünü De Onartmıştır.

Ayrıca, Rodos, Venedik, Ceneviz Korsanlarının Talanları, Kıbrıs Krallarının Saldırıları Ve Haçlı Seferi Sırasındaki Yağmalar, Depremler, Bölgenin Ekonomik Gücü Kadar Kentleri De Yıpratmıştır. Bu Sırada Özellikle Rodos Ve Cenevizliler Koruma Ve Saldırma İçin, Uygun Kıyılarda Üsler Kurmuşlardır. Antalya, Batı Akdeniz Kıyısında Stratejik Konumuyla Önemli Bir Liman Olma Özelliğinden Dolayı, Kurulduğu Tarihten Başlayarak Sürekli İstilalara Maruz Kalmıştır.

Selçuklu Dönemi

Konumu Bakımından Savunma Olanakları Güçlü Olan Antalya, 11. Yüzyıl Sonlarında Türklerin Eline Geçti. Kent, 1097’de I. Haçlı Seferinin Sonrasında Yeniden Bizans Eline Geçmiş Bulunuyordu. Türkler, 12. Yüzyılın İlk Yarısında Antalya Önlerine Kadar Gelip, Yörede Etkili Olmaya Başladılar. 1148 Yılındaki Iı. Haçlı Seferi Sırasında Buraya Gelen Haçlı Yazarları, Türklerin Şehrin Yakınlarına Kadar Geldiklerini, Halkın Bu Sebeple Verimli Tarlalarını Ekemediklerini Belirtir. Bu Yüzden Şehirdeki Halk Yiyecek İhtiyacını Deniz Yolu İle Karşılamaktaydı.

Türkler, 1176 Miryokefalon Savaşı’ndan Sonra Anadolu’yu Yurt Edinmeye Başladılar. Bu Dönemde Iı. Kılıç Arslan Devletinin Güçlü Temellere Sahip Olması İçin Çabalıyordu. Iı. Kılıç Arslan, Bunun İçin Oğullarını Anadolu’nun Çeşitli Yerlerine Gönderdi. En Küçük Oğlu Gıyaseddin Keyhüsrev’i De 1180 Yıllarında Fethettiği Borgulu’daki (Şimdiki Uluborlu) Kaleye Ve Civarına Melik Olarak Gönderildi. Iı. Kılıç Arslan 1182 Yılında Antalya’yı Kuşatmış, Fakat Şehri Alamamıştı.

5 Mart 1207 Tarihinde Antalya Selçukluların Eline Geçti. Şehir Teslim Alındıktan Hemen Sonra Düzenlemeleri Yapılmış, Tersane Yaptırılmış Ve Kuzeyde Uluborlu’da Olan Teşkilatın Merkezi Antalya’ya Taşınmıştır.

Ancak Antalya’daki İlk Selçuklu Egemenliği Oldukça Kısa Sürdü. Denizden Yardım Alabilecek Bir Şehirle İlgili Deneyimleri Olmayan Selçuklular, Bir Cuma Namazı Vakti Hristiyanların, Türklerin Üzerine Saldırıp Büyük Çoğunluğunu Katletmesiyle Şehri Kaybettiler. Antalya’nın Bu Kaybının Nedenlerine İlişkin İki Görüş Bulunmaktadır. Birincisi, Gıyaseddin Keyhüsrev’in Ölmesinin (1211) Ardından Ve Selçuklu Şehzadelerinin Taht Kavgası Sırasında Şehrin Kaybedilmiş Olabilecği; İkincisi 1214’te Antalya Yöresinin Kumandanı Ertokuş’un Uç Askeriyle Sinop Fethine Katılmak Üzere Gidip, Şehir Askeri Bakımdan Zayıf Kalınca Şehrin Düşmüş Olabileceği Olasılığıdır.

Selçuklu Sultanı Olan İzzeddin Keykavus Yeniden Bir Büyük Sefere Girişti. Şehir Türkler Tarafından 22 Ocak 1216 Tarihinde Yeniden Fethedildi. Türklerin Güvenliklerini Sağlamak Üzere Şehrin İkamet Sahasını İkiye Bölen Bir Koruyucu Sur Yaptırıldı. Üzerine De Bu Fethin Sebeplerini Ve Nasıl Gerçekleştiğini Belirten Kitabeler Konuldu. Şehri İkiye Bölen Bu Duvara Göre Batı Kesimi Türk Ve Müslümanların, Doğu Kesimi İse Hristiyan Ve Yerlilerin Sahası Olacaktı. Ancak On Sene Sonra Antalya, Devrin Kaynaklarına Aksetmeyen Bir Büyük İmar Daha Görmüştür. Eski Surunun 100 Metre Kadar Doğusundan Yeni Bir Sur Daha Yapılmıştır. Üzerindeki Kitabelere Göre 1225 Tarihindeki Bu İnşaatın İlk Sebebi Şehre Yeni Türk Yerleşmesini Sağlamaktır. İkinci Sebebinin Limanı Korumak Amacı Olduğunu Sanılmaktadır.

Bu Yıllarda Alâeddin Keykubat, Alaiye’yi Fethetmiş, Orada Önemli İnşaatlar Yapmıştır. Alaiye’nin De Alınmasıyla Selçukluların Akdeniz’de Bir Deniz Birliği, Kurmaları Gerekti. Antalya’da Çalıştırılan Veya Oluşturulan Tersane, İlk Türk Deniz Varlığının Oluşmasını Sağladı. Hemen Ardından Alaiye’de De Bir Tersane İnşaatına Girişilerek Akdeniz’deki Türk Deniz Gücü Oluşturuldu. Antalya Tersanesinin Güvenliğini Tam Olarak Sağlamak Amacıyla 1225 Tarihinde Şehir İçinde Yeni Bir Düzenlemeye Geçildi. Alâeddin Keykubad, Şehrin Deniz Tarafındaki Savunmasını Güçlendirmişti. 1243 Kösedağ Savaşı’nı Kaybeden Iı. Gıyaseddin Keyhüsrev, Bu Defa Kara Tarafındaki Savunmayı, Yaptırdığı 1244 Tarihli Bir Burç İle Güçlendirdi. Antalya Kalesinin İçkalesi, Ahmedek’i, Limanın Doğu Yakasında İken, Türk Kesiminin De Kuzeybatısına (Bugünkü Tophane’ye) Taşındı.

Antalya Sonraki Tarihlerde De Selçuklu Sultanlarının Kışlık Payitahtlarından Birisi Olmaya Devam Etti. Hatta Bazen Doğudan Gelen Moğollar’a Karşı Bir Güvenilir Yer Olarak Tercih Ediliyordu. Antalya, Güneyde Mısır Ve Doğu Akdeniz Bölgeleriyle Ticaret Yapan Bir Yer Olarak Oldukça Etkindi. Devrin Kaynaklarından Saltukname’de De Adalya’dan Söz Edilmektedir. Mevlana, Burada Çok Hristiyan Olduğundan Söz Ederse De, Bu İfadeyi, Öteki İç Anadolu Şehirlerine Göre Fazla Dediği Düşünülmektedir. Çünkü Şehrin İçindeki İkamet Sahalarına Göre, Hristiyanlar Hiç Da Aşırı Birçoğunluğa Sahip Değillerdi. Bununla Birlikte Kentte Frenkler De Bulunmakta Ve Avrupa Ülkeleriyle Ticaret Yapılmaktaydı.

Anadolu Türk Beylikleri Dönemi

Anadolu Selçuklu Devleti’nin Son Senelerinde İlhanlılar’ın Nüfuzu Altına Girmesiyle, Batısındaki Uç Beyleri Toplanarak Beylik Kurmaya Başladılar. Bu Sırada 13. Yüzyıl Başlarında Anadolu Selçukluları Tarafından Yalvaç, Borlu Ve Eğirdir Taraflarına Yerleştirilmiş Olan Teke Aşiretinin Bir Kolunu Teşkil Eden Türkmenler De 13. Yüzyıl Sonlarında, Başlarında Bulunan Hamid Bey’in Torunu Ve İlyas Bey’in Oğlu Feleküddîn Dündar Bey’in Liderliğinde Hüküm Sürdükleri Göller Havzasında Bağımsızlıklarını İlân Ederek Hamitoğulları Beyliği’ni Kurmuş Ve Kendisine Önce Uluborlu’yu, Daha Sonra Eğirdir’i Merkez Yapmıştır.

Kuruluştan Hemen Sonra Ülkesinin Sınırlarını Güneye Doğru Genişleten Dündar Bey, Gölhisar, Korkuteli Ve Daha Sonra Memleketin Bazı Yerlerini Gezmeye Çıkmış Olan Antalya Beyi’nin Esir Düşmesi Üzerine Antalya’yı 1301’de Zapt Etti. Dündar Bey, Hamitoğullan Beyliği’nin Sınırlarını Germiyan Ve Denizli’ye Kadar Genişletmiş Ve Antalya’yı Kardeşi Yunus Bey’in İdaresine Verdi.[36] Böylece Hamitoğulları Beyliği, Eğirdir Ve Antalya Olmak Üzere İkiye Ayrıldı.

Memluk Sultanı Nasır Muhammed’le Hamitoğulları Beyi Dündar Bey’in Oğlu İshak Bey’le Yaptığı Tartışmadan Sonra Tutuklanması Üzerine, Yerine Korkuteli Emiri Olan Kardeşi Sinânüddin Hızır Bey Geçti. Hızır Bey’den Sonra Yerine Sırasıyla Dadı Bey Ve Mübârizeddin Mehmet Bey, Geçti.

Mübârizeddin Mehmet Bey’in Hükümdarlığı Kıbrıs Frankları İle Mücadele İçerisinde Geçti. Antalya, 1216’daki Türk Kontrolünden Üzerinden Sonra İlk Kez İşgale Uğradı. Kıbrıs Kralı Pierre I. De Lusignan 24 Ağustos 1361 Günü Teke-Eli’nin Merkezi Olan Antalya’yı Hücumla Zapt Etti. Beyliğinin Merkezini Korkuteli’ye Taşıyan Mehmet Bey, Antalya’yı Ele Geçirebilmek İçin Önce Kıbrıslılara Yiyecek Satılmasını Yasakladı. Daha Sonra Karamanoğlu Alâeddin Ali Bey İle İttifak Kurup Ertesi Sene 45 Bin Kişi Ve 8 Kalyon İle Antalya Önüne Gelip Çok Şiddetli Bir Savaş Yaptı İse De Şehri Alamadı.

Antalya’yı Ele Geçirmek İsteyen Mehmet Bey’in Çabaları Yörede Ona İtibar Kazandırdı Ve Teke Bey Adını Aldı. O Dönemde Anadolu’nun Güneyinde Antalya, Finike, Kaş, Kalkanlı, Milli, Gömbe, Elmalı, Korkuteli Ve Serik İle Sahilde Antalya Ve Alanya Arasındaki Bölge Teke-Eli Olarak Tanınmaya Başladı. Antalya’yı Geri Almak İçin Çeşitli İttifaklar Kuran Mehmet Bey, 1373 Tarihinde Antalya’yı Yeniden Fethetti.

Mehmet Bey’den Sonra Yerine Geçen Osman Çelebi Ve Mustafa Bey Dönemlerinde Teke Beyliği Eski Önemini Yitirdi. Osmanlı Sultanı Yıldırım Bayezid 1390’da, Antalya’yı Ele Geçirdi[I]. Burayı Önce Oğlu İsa Çelebi’ye, Sonra Da Diğer Oğlu Mustafa Çelebi’ye Sancak Olarak Verdi.[40] 1397’de Antalya İle Alanya Arasındaki Bölge Tamamen Osmanlı Egemenliğine Geçti.

Ankara Savaşı’ndan Sonra, Sivrihisar’a Gelen Timur’un 10 Tümenle Gönderdiği Şahruh Ve Kumandanlarının Korkunç Tahribi Neticesinde Korkuteli Ve Kitir Dolaylarını, Emir Şah Melik De Antalya Başta Olmak Üzere Bütün Teke-Eli’ni Yağmaladılar.

Timur, Kütahya’ya Geldiğinde, Teke-Eli’ni, Karamanoğlu Mehmed Bey’e Verdi. Timur’a Bağlılığını Sunan Osman Çelebi Bey, Antalya Hariç Olmak Üzere Eski Beyliğine Yeniden Sahip Olarak Korkuteli’ni Kendisine Merkez Yaptı.

Osmanlı Dönemi

Bugünkü Antalya İli Sınırlarıyla Osmanlı Devleti’nin 15. Ve 16. Yüzyılda Bu Bölge İçin Hazırladığı İdari Düzen Arasında Farklılıklar Vardır. Bu Yüzyıllarda Bu Bölgede Kabaca Alanya Ve Teke Sancakları Yer Almaktaydı.

Ticaret Yolları Üzerinde Bulunmasından Dolayı Sık Sık El Değiştiren Antalya, Selçuklular Döneminde Tersanesi Ve Limanıyla Büyük Öneme Sahipti. Selçuklu Egemenliğindeki Antalya, Kıbrıs İle Arasında Önemli Ticari Etkinlikler Yaparak Dönemin En Önemli Ticaret Merkezlerinden Birisi Oldu. Tahminen 13. Yüzyılın Sonu Ya Da 14. Yüzyılın Başlarında Burası Hamidoğulları’nın Antalya Şubesinin Eline Veya Tekeoğulları’nın Eline Geçti. Tekeoğulları Döneminde Huzur Ve Gelişme Devam Etmiş, İmar Ve Kültürel Etkinlikler Artmıştır.

Bölge, Osmanlıların Elindeyken Karamanoğulları’nın Ve Ara Sıra Da Bazı Avrupalı Devletlerin Saldırılarına Uğradı. Antalya, Yeniden Osmanlıların Eline Geçtikten Sonra Anadolu Eyaletine Bağlandı. Ayrıca, Antalya Bir Süre Şehzade Sancağı Olarak Osmanlı Sancaklarından Bir Tanesi Oldu. Şehzade Korkut 1502’den 1511 Yılına Kadar Sekiz Sene Burada Valilik Yaptı. Antalya’nın Korkuteli İlçesi De İsmini Şehzade Korkut’un Bu Bölgedeki Hükümdarlığından Aldı.

Bu Bölgede, Osmanlı İdaresi Altındayken 1511 Yılında Ortaya Çıkan Şahkulu İsyanı, 16. Yüzyıldaki Celali İsyanları Ve Körbey İsyanı Hariç Önemli Bir Olaya Rastlanmaz. Ancak Bu Ayaklanmalar Neticesinde Yeni Fethedilen Modon, Koron Gibi Adalara Büyük Sürgünler Oldu, İran’a Büyük Miktarda Göçler Yaşandı. Bunlarla Birlikte, Bazı Olumsuz Davranışta Bulunanlar Daha Sonraki Yıllarda Yani Kıbrıs’ın Fethiyle Birlikte Buranın İskân Ve İmarı Amacıyla Sürgün Edildiler. Bu Tür Olaylar Bölgenin Siyasi, Sosyal, Kültürel Ve Nüfus Yapısını Etkiledi.

Teke Sancağı’nın Kuruluşunda Özellikle Coğrafi Konumu Ve Tarihi Şartlar Önemli Rol Oynadı. Yine Bu Sancağın Gelişmesinde Eski Çağlardan Beri Önemli Ticaret Yolları Üzerinde Bulunması Da Etkili Oldu. Bölge Osmanlı Egemenliğine Geçince Anadolu Eyaletine Bağlandı Ve 19. Yüzyıla Kadar Bu Şekilde Devam Etti. Tanzimat Dönemiyle Başlayan İdari Düzenleme Sonucunda Teke Sancağı, Karaman Eyaletine; 1865 Yılında Çıkarılan Vilayet Nizamnamesiyle De Konya Vilayetine Bağlandı. Bu Dönemde Teke Sancağı’nın Antalya, Akseki, Alaiye Ve Kızılkaya’yla Birlikte Beş Kazası Bulunmaktaydı. Bunun Sonucunda Daha Önce Sancak Olan Alanya Ve Kazaları Teke Sancağı’na Bağlandı. 1890 Yılı Kayıtlarına Göre Teke Sancağı’nın, İstanos, Bucak, Kızılkaya, Beşkonak, Millü, İğdir Ve Serik Nahiyelerinin Bağlı Olduğu Antalya Kazası, İbradı Nahiyesinin Bağlı Olduğu Akseki Kazası, Finike Nahiyesinin Bağlı Olduğu Elmalı Kazası İle Kaş Kazasından Oluştuğu Görülmektedir. 1902 Tarihinde Teke Sancağı, Antalya, Akseki, Alanya, Elmalı Ve Kaş Kazaları İle 11 Nahiye Ve 524 Köyden Meydana Gelmekteydi. Antalya, Osmanlı Devleti’nin Son Dönemlerinde Konya’dan Ayrılıp Bağımsız Bir Sancak Olma Özelliği Kazandı.

Şah Kulu Ayaklanması

1511 Yılında Çıkan Bu Ayaklanmadaki Neden, Tarihi Kaynaklarda Adı “Karabıyıkoğlu”, “Şeyhoğlu” Veya “Şeytankulu” Olarak Da Tanıtılan Ancak Daha Çok Şah Kulu Veya Şah Kulu Baba Tekeli Diye De Tanınan Kişidir. Şah Kulu, Şah İsmail’in Babası Şeyh Haydar’ın Halifelerinden Hasan Halife’nin Oğludur Ve Teke Sancağındaki Istanos’a Bağlı Yalınlı Veya Kızılyaka Köyündendir.

Körbey Ayaklanması

Celali İsyanları Zincirinin Bir Parçası Olarak Bilinen Körbey Ayaklanması, 17. Yüzyılın Ortalarında Antalya Mutasarrıflığı Yapmakta Olan Ve Körbey Lakabı İle Tanınan Mustafa Paşa Tarafından 1659 Yılında Çıkartıldı.

Mustafa Paşa, Elindeki Servetine Ve Antalya Kalesinin Savunma Açısından Sağlamlığına Da Güvenerek, Osmanlı Devleti’nin Kendisine Karşı Koyamayacağını Düşünerek İsyan Etti. İsyan Hareketi Üzerine Karadan Ve Denizden Gönderilen Kuvvetler Sayesinde, Antalya Kuşatılarak Top Ateşine Tutuldu Ve Kale İçerisinde Mahsur Kalan Halk, En Sonunda Kaleyi Hükûmet Kuvvetlerine Teslim Etmek Zorunda Kaldığı Gibi, Mustafa Paşa’yı Da İsyanı Bastırmakla Görevli Köse Ali Paşa’ya Verdi. Mustafa Paşa Donanma Gemilerinde Boğularak Öldürüldü. Ona Bağlı Olanlar Da İdam Edildiler.

Millî Mücadele Dönemi

I. Dünya Savaşı’ndan Sonra Yapılan Mondros Ateşkes Antlaşması’yla Antalya Ve Çevresi İtalya Krallığı’na Verilmişti. Bu Dönemde İşgalciler İstedikleri Gibi Anadolu’yu İstilâ Etti. Anadolu Limanları İtilaf Devletleri’nin Gemileri İle Doldu, Askerî Okulları Boşaltıldı, Askeri Daireleri Yıkıldı Ya Da Yakıldı; İlçe Ve Köylerde Kontrol Yabancıların Eline Geçti.

Antalya Yöresinde Yörük Ali Efe’nin Evinde Kentin İleri Gelenlerinden Bir Grup, Antalya Rumlarının Dışarıdan Ufak Bir Yardım Gördükleri Takdirde İsyana Kalkışarak Memleketin İtilaf Kuvvetlerine Teslim Olacağı Tehlikesine Karşı Antalya’yı Korumak Konusunda Toplantı Yapmaya Karar Verdiler. Ancak Yapılan Toplantılardan Bir Sonuç Alınamadı. Bir Müddet Sonra Anadolu’nun Çeşitli Yerlerinden Bölgesel Savunma Cemiyetlerinin Kurulduğunun Duyulması Ve 19 Mayıs 1919 Günü Samsun’dan Gelen Haberler Antalya’da Bir Savunma Cemiyeti Kurulması Fikrini Yeniden Gündeme Getirdi.[51]

Antalya Müdafaa-İ Heyeti Milliye Cemiyeti

Bölgede Yaşanabilecek Olası Bir İşgale Karşı Direniş İçin Aralarında Müftü Yusuf Talat, Belediye Başkanı Hüsnü Karakaş’ın Bulunduğu Bir Grup Kurulacak Derneğin Şekli Hakkında Mutasarrıfla Görüşmeleri Gerekiyordu. Ancak Mutasarrıf Cemal Bey, Bir Türlü Bu Fikre Yanaşmıyor Ve Görüşmek İsteyen Grubu Reddediyordu. Uzun Uğraşlar Sonucunda Grup Hasta Yatağındaki Cemal Bey’i Ziyaret Etti Ve Ne Gibi Tedbirler Alınması Gerektiği Tartışıldı. Mutasarrıf Cemal Bey Bir Cemiyet Kurulması Konusunda İkna Edildi Ve Heyet Toplandı. Belediye Dairesi’nin Bir Odasında “Müdafaa-I Heyeti Milliye Cemiyeti” Unvanı İle Çalışmaya Başladı. Bu Cemiyet 4 Eylül 1919’daki Sivas Kongresi’ndeki Anadolu Ve Rumeli Müdafaa-İ Hukuk Cemiyetleri Kurulması Kararı Uyarınca Bu Cemiyetin Bir Kolu Olarak Antalya Müdafaa-İ Hukuk Cemiyeti Adını Aldı. Dernek 4 Yıl 24 Gün Çalıştıktan Sonra Üzerine Düşen Vatani Görevini Tamamlamış Olarak Kapanış Belgesini Anadolu Ve Rumeli Müdafaa-İ Hukuk Cemiyeti’ne Sundu. Dernek Başkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa 11 Haziran 1923 Tarihinde Derneğin Kapanış Belgesini Uygun Bulup Onayladı.

Büyük Taarruz’da Antalya

26 Ağustos’ta Türk Ordusunun Saldırıya Başlamış Olduğu Ufak Tefek Haberlerle Duyuldu. 29 Ağustos’ta Afyonkarahisar İlinin Türklerin Eline Geçmesi Haberinin Şehre Gelmesi Antalya’daki Türkleri Sevindirdi. 30 Ağustos Zaferi, Dumlupınar Yunan Mevzilerinin Düşmesi; Sevinç Dalgası İle Türkler Kutlamalara Başladılar. Ayrıca Türkler Zaferi Kutlarken, Bir Yandan Da Geceleri Çiftliklerin Civarında İtilaf Kuvvetlerinin Bir Çıkartma Yapması İhtimalini Önlemek İçin Hazırlıklar Yapıldı.

7 Eylül Günü Zafer Kutlanmak İçin Mavnacılar Cemiyeti İskelede Tertip Ettikleri Gece Deniz Eğlencesine Bütün Alay Subaylarını Davet Ettiler. Üç Gün Sonra Türk Ordusunun 9 Eylül’de Ve Saat 10’da İzmir’e Girildiği Haberi Alındı. Eğlencelere Rumlar Da Ayrıca Bir Şenlik Düzenleyerek Sokakları Dolaştılar Ve “Yaşasın Türkler Ve Ordu, Kahrolsun Düşmanları” Diye Bağırdılar. Merkez Kumandanlığı Önünde Büyük Bir Zafer Kemeri Kuruldu. Bütün Halk Ve Asker Tarafından Resmi Geçit Yapıldı, Nutuklar Söylendi, Şiirler Okundu, Sabaha Kadar Eğlenildi.

11 Eylül’de Antalya’da Zafer Alayı Tertip Edildi. Gece Fener Alayları Sabaha Kadar Devam Ettirildi. O Gün Balıkesir Ve Bursa’nın Ele Geçirildiği Haberleri De Alındı. 12 Eylül’de Dahi Depo Alayı Ayrıca Zaferi Kutlamak İçin Bir Eğlence Düzenledi. Bu Eğlence, Şarampol’deki Talim Meydanı’nda Yapıldı. Gece Şarampol’den Başlayıp Fener’de Sonuçlanan Bir Fener Alayı Yapıldı. Kutlamalar, Askeri Yürüyüşler Ve Müsamereler Kasım Ayına Kadar Sürdü.

Türkiye Cumhuriyeti Dönemi

9 Ekim 1923’ten Sonra Ülkenin Tamamında Olduğu Gibi Antalya’da Da Pek Çok Değişim Göstermiştir. Osmanlı Döneminde Sancak Olan Bölge Cumhuriyet Dönemiyle Birlikte İl Haline Gelmiştir. 1923-50 Döneminde Küçük Ölçeklerde Gelişen İlin Nüfusu Özellikle De İlin Merkezinin Nüfusu 1950 Yılından Sonra Yoğun Göç Almaya Başlamıştır.

Antalya’da 1950-60 Yılları Arası Dönem; Sanayileşmenin Başlamasıyla Birlikte Kırdan Kente Göçle Gelen Nüfus Artışının Görüldüğü, Bunun Sonucunda Daha İyi İş, Daha İyi Çalışma, Dinlenme Ve Barınma Arzularıyla Kente Gelen Kişilerin Bu İhtiyaçlarına Cevap Verecek Kenti Kurma Çabalarının Görüldüğü Bir Zaman Sürecidir. Kentte 1950’den Sonra Da Artarak Devam Edecek Olan Göçün, Mekânda Yaratacağı Sosyal, Kültürel Ve Fiziksel Değişimler De Bu Dönemde Yavaş Yavaş Başlamıştır. Kentte 1960-70 Yılları Arası Dönemde, Kentleşme Hareketlerinin Mekânsal Etkileri Görülmeye Başlanmıştır. Bu Dönem, Üretimde Farklılaşmayı Getiren, Sosyo-Ekonomik Ve Kültürel Değişime Yol Açan Yeni Bir Yerleşme Biçimlenmesinin Başladığı Dönem Olması Açısından Önem Taşımaktadır. 1960-1965 Yılları Arasında Kalekapısı Çarşısı Oluşmuş, 1965-1970 Yılları Arasında, Kalekapısı İle Belediye İşhanı Arasında, Caddenin Güneyinde Bugünde Kullanımı Devam Eden Ticaret Fonksiyonları Yerini Almıştır. 1970 Yıllarında Vakıf İşhanı Yapılmıştır. Doğal Ve Kültürel Kaynak Potansiyeli Yüksek Bir Kent Olan Antalya’nın 1969 Yılında Turizmde Öncelikli Alanlar Olarak Belirlenmesiyle Planlama Ve Yatırım Önceliği Artmıştır. 1960-70 Dönemi Antalya’nın Hızlı Nüfus Artışı Ve Kentleşmeden Doğan Sosyal, Kültürel Ve Mekansal Değişimlere Hazırlıksız Yakalandığı Bir Süreçtir.

1974 Yılından İtibaren Antalya’da, Güney Kısmının Turizm Alanı İlanı Ve Altyapı Çalışmalarının Başlaması, Liman İnşaatının Tamamlanması, Havalimanı Kapasitesinin Arttırılması, Eski Liman Ve Kaleiçi Projesinin Uygulamaya Konulması, Fethiye-Kaş Yolunun Yapılması, Antalya’nın Ülke Çapında Çok Önemli Bir Turistik Merkez İşlevi Yüklenmesi Sonucunda Kent 1970’lerden 1990’lı Yılların Sonuna Kadar Düzensiz Bir Şekilde Yapılaşmıştır. Antalya Kent Yapısı Özellikle 1990’ların Sonundan Başlayarak Önceki Döneme Göre Daha Fazla Göç Almış Ve Bu Da Şehirdeki Doğal Dokunun Bozulmasına, Konut Talebinin Artmasına Ve Kentin Kalabalıklaşmasına Sebep Olmuştur.

Antalya, 2 Eylül 1993’te Çıkarılan 504 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname İle Büyükşehir Unvanı Kazandı. 2004 Yılında Çıkarılan 5216 Sayılı Kanun İle Büyükşehir Belediyesinin Sınırları Valilik Binası Merkez Kabul Edilerek Yarıçapı 30 Kilometre Olan Dairenin Sınırlarına Genişletildi. 2012 Yılında Çıkarılan 6360 Sayılı Kanun İle 2014 Türkiye Yerel Seçimlerinin Ardından Büyükşehir Belediyesinin Sınırları İl Mülki Sınırları Oldu.

Atatürk’ün Antalya Ziyaretleri

Türkiye Cumhuriyeti Kurucusu Ve İlk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk İlki 6 Mart 1930’da Olmak Üzere 3 Kez Antalya’yı Ziyaret Etmiştir. Atatürk’ün İlk Antalya Ziyareti Türkiye İle İtalya Krallığı Arasında Yakın Zaman Önce Doğan Politik Sorunların Sonucunda Gerçekleşmiştir.

İtalya’da İktidarda Bulunan Ve Doğu Akdeniz’de Kendine Üsler Arayan Benito Mussolini’nin Türkiye’ye Atadığı Büyükelçi, Mustafa Kemal’le Yaptığı Görüşmede Ülkesinin Antalya Ve Muğla Çevresinde Bazı Hakları Olduğuna Sözü Getirir. Bunun Üzerine Mustafa Kemal Büyükelçiden İki Dakikalık İzin İsteyerek Yan Odaya Geçer. Gazi Mustafa Kemal Odaya Döndüğünde Üzerinde Kurtuluş Savaşı Sonunda Mareşal Apoleti Takılmış Üniformasıyla İçeri Girer, Makamına Oturur Ve Büyükelçiye Dönerek: “Buyurun Sayın Büyükelçi, Sizi Dinliyorum.” Der. Bu Olaydan Kısa Bir Süre Sonra Antalya’ya Gelmek İçin Yola Çıkan Mustafa Kemal, Uluslararası Politika Yönünden Oldukça Kritik Dönemde Şehre Gelmiş Ve Ülkesinin Güney Kıyılarındaki Kentlerine Verdiği Önemi Göstermiştir.

Altı Günlük İlk Ziyareti Sırasında Antalya’nın Çeşitli Yerlerini Görmüş Ve İncelemelerde Bulunmuştur. Antalya’yı Ne Kadar Beğendiğini 8 Mart 1930 Günü Gezisi Sırasında Lara’dan Beydağları’na Bakarken “Hiç Şüphesiz Ki Antalya, Dünyanın En Güzel Yeridir.” Sözüyle İfade Etmiştir. 11 Mart Günü İlk Ziyaretini Tamamlayan Mustafa Kemal Aynı Günün Akşamı Ankara’ya Dönmüştür. Bu Ziyaret Sırasında Atatürk’ün Kaldığı Ev Yol Genişletme İçin Yıkılmış, Uygun Yere Aslına Uygun Olarak Yeniden İnşa Edilmiştir. Günümüzde Antalya Atatürk Müzesi Olarak Hizmet Vermektedir.

Atatürk’ün İkinci Ziyareti 26 Ocak 1931 Tarihinde Başladığı Yurt Gezisinin Bir Parçası Dahilinde Gerçekleşmiştir. Seyahati, 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı Ve Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın Kapatılması Sonuçlarını Uzman Bir Heyet İle Yerinde Tetkik Etmek Ve Yapılması Gereken İşleri Tespit Edilmek Üzere Yapılmıştı. Bu Amaçla 8 Şubat 1931’de Ege Vapuru İle İzmir’den Antalya’ya Yola Çıkıp 10 Şubat 1931’de Sabah Antalya’ya Geldi. Deniz Motoru İle İskeleye Çıkan Atatürk Buradan Alay Karargahına, Hükûmet Konağına, Belediyeye Ve Cumhuriyet Halk Fırkası’nı Ziyarette Bulunarak, Memleket İşleri Üzerinde Yetkililerle Uzun Uzun Görüştü. Buradaki Görüşmelerini Tamamlayan Atatürk, Silifke’ye Hareket Etti.

Mustafa Kemal Atatürk’ün Antalya’yı Üçüncü Ve Son Ziyareti 18 Şubat 1935 Tarihinde Gerçekleşti. İstanbul’dan Ege Vapuru İle Hareket Eden Atatürk, 16 Şubat 1935 Tarihinde Çeşme Önlerinde Zafer Torpidosuna Geçti. Aynı Torpido İle Alanya’ya Doğru Hareket Etti. 18 Şubat Günü Alanya’da Üç Saat Kadar Kaldıktan Sonra Öğleye Doğru Antalya’ya Geldi. Atatürk Antalya’ya Üçüncü Kez Adımını Attığında, Tıpkı İlk Gelişinde Olduğu Olduğu Gibi Türkiye İle İtalya Krallığı Arasında Yeni Bir Siyasi Kriz Yaşandı. İtalya Liderliği Devam Eden Mussolini, Savaş Gemilerini Bir Süredir Antalya Yakınlarına Demirlemiş Durumdaydı. İtalyan Hava Kuvvetleri De Antalya Üzerinde Uçuşlar Yapmaktaydı. 18 Şubat Gün Boyunca Şerefine Çeşitli Etkinlikler Düzenlenen Atatürk, Günün Akşamında Yemek Masasında Bu Konuyu Yetkililerle Tartışırken, Türk Hava Kuvvetleri Pilotlarından İtalyan Deniz Güçlerine İntihar Saldırısı Düzenlenmesini İstemişti.[Kaynak Belirtilmeli] Bu İstek Kabul Pilotlarca Kabul Edildi. Mustafa Kemal, Ertesi Gün (19 Şubat) Afet İnan Ve Beraberindeki Heyetle Birlikte Ege Vapuru’na Binerek Antalya’dan Ayrıldı. Atatürk Ve Pilotlar Arasında Geçen Bu Yazışmaların Da Ulusal Ve Uluslararası Kamuoyuna Ulaşmasına İzin Verildi. Kısa Bir Süre Sonra İtalyan Hava Ve Deniz Kuvvetleri Akdeniz’in Güneyine Çekildiler.

Coğrafya

Konumu Ve Sınırları

Antalya İli Türkiye’nin Güneybatısında 29° 20’-32°35’ Doğu Boylamları İle 36° 07’-37° 29’ Kuzey Enlemleri Arasındadır. Güneyinde Akdeniz Ve Kuzeyinde Denize Paralel Uzanan Toroslar İle Çevrili Olup, Doğusunda Mersin, Konya Ve Karaman, Kuzeyinde Isparta Ve Burdur, Batısında Muğla İlleri İle Komşudur. İlin Yüz Ölçümü 20.177 Km2 Kadardır. Bu Türkiye Yüz Ölçümünün % 2.6’sı Kadarına Karşılık Gelir. Akdeniz Bölgesi’nin Batısında Bulunan Antalya İli, Bölge Yüz Ölçümünün İse % 17.6’sını Oluşturur.

İl Arazisinin Ortalama Olarak %77.8’i Dağlık, %10.2’si Ova, %12’si İse Engebeli Bir Yapıya Sahiptir. İl Alanının 3/4’ünü Kaplayan Torosların Birçok Tepesi 2500-3000 Metreyi Aşar. Batıdaki Teke Yöresinde Geniş Platolar Ve Havzalar Yer Alır. Çoğunlukla Kireçtaşlarından Oluşmuş Bu Dağlar Ve Platolar Alanında, Kireçtaşlarının Erimesiyle Oluşmuş Mağaralar, Düdenler, Su Çıkaranlar, Dolinler, Uvalalar Ve Daha Geniş Çukurluklar Olan Polyeler Gibi Büyüklü, Küçüklü Karst Şekilleri Çok Yaygındır. İlin Topoğrafik Yönden Gösterdiği Değişkenlik Gerek İklim, Gerek Tarımsal Gerekse Demografi Ve Yerleşme Yönünden Farklı Ortamlar Yaratmaktadır. Ayrı Özellik Gösteren Bu Alanlar Sahil Ve Yayla Bölgesi Olarak Tanımlanır.

İklim

Antalya İli İklimi Genel Olarak Akdeniz İklimine Girmektedir. Yazları Sıcak Ve Kurak, Kışları Ilık Ve Yağışlı Olarak İfade Edilen İklim Tipi Diğer Bir Deyişle “Mutedil Deniz Ve Sıcak Deniz İklim Sınıfı”Na Girer, Daha İç Kesimlerde İse “Soğuk Yarı-Kara İklim” Tipi Görülmektedir. Yazın Ortalama Sıcaklık 28-36 ° Derece Arasındadır. Öğle Saatlerinde Termometrenin 40 ° Derecenin Üzerine Kadar Çıktığı Görülür. Ocak Ayında İse Sıcaklık Ortalama 10-20 ° Derece Arasında Değişir. Kıyı Kesiminde Kar Çok Ender Görülür, Don İse Ender Olmakla Beraber, Kıyılarda Her Kış Görülmez. Yağış Olmadığı Günler Hava Açık Ve Güneşlidir. İlde Yıllık Ortalama Nispi Nem %64 Civarındadır.

Antalya’nın Kıyı Bölgesinde Yazlar Hem Uzun Hem De Sıcaktır. Kışlar Bile Ilığa Yakın Serinlikte Geçer. Yazın Neredeyse Hiç Görülmeyen Yağmur, En Çok Kış Ayları İle Daha Seyrek Olarak İlk Ve Sonbahar Aylarında Sağanak Halinde Yağar. Yılın Ancak 40-50 Günü Kapalı Ve Yağışlıdır. Antalya, Yılda Ortalama 300 Güneşli Günü, 18.7 Derece Yıllık Sıcaklık Ortalaması İle Yılın 12 Ayı Turizm Hareketlerine Açık, Ender Bölgelerden Birisidir. Yılın Dokuz Ayı Denize Girilebilir.

Antalya’da Ölçülmüş Günlük En Yüksek Yağış Miktarı: 232.8 Kg/M2; Günlük En Hızlı Rüzgâr: 155.5 Km/Sa Ve En Yüksek Kar Kalınlığı 5.0 Cm’dir.

Depremsellik

Antalya, Türkiye Afet İşleri Genel Müdürlüğü Deprem Araştırma Dairesi’nin Hazırladığı Deprem Riski Haritası’nda Antalya İkinci Dereceden Deprem Bölgesidir. Antalya’nın Batısındaki Elmalı İlçesinden Geçen Helen Yayı’nın Uzantısı Bulunmaktadır. Bu Hat Burdur-Isparta Hattında Çeşitli Kırıklar Oluşturmuştur. Buradaki Deprem Riski Olan Yerler Antalya Çevresinde Olduğu İçin Antalya İkinci Dereceden Deprem Bölgesi Sayılmaktadır. Ama Antalya Merkezli Bilinen Çok Büyük Bir Deprem Yoktur. Sadece 11 Nisan 1977’de Yerin 93 Km Derinde Meydana Gelen 4.6’lık Deprem Ve Antalya’da 28 Aralık 2013 Günü Saat 17.21’de 6.0 Büyüklüğünde Deprem Olmuştur.

Yerbilim

Antalya’da Değişik Yaşta Ve Nitelikte Kayaçlar Vardır. Görünür Temelde Paleozoyik Yaşlı, Kristalen Şist, Fillat, Mermer Ve Kireç Taşları Vardır. Alanya’nın Kuzeyinde Yaygın Olarak Yüzeyleyen Bu Kayaçlar Şiddetli Tektonik Olayların Etkisiyle Kıvrılmış Ve Kırılmıştır.

Dağlık Kesimlerde Mesozoyik Ve Tersiyere Ait Formasyonlar Bulunur. İlin Büyük Bir Kesiminde Yayılım Gösteren Mesozoyik Formasyonlar, Kireç Taşı, Marn, Filis Ve Serpantinden Oluşmuştur. Üzerinde Karstik Şekillerin Tipik Olarak İzlendiği Kireçtaşları Gri Renkli, Çok Çatlaklı Ve Boşlukludur. Kuvaternere Ait Alüvyon Ve Pliyo Kuvaterner Traverten İse Antalya Ovası’nda Tipik Olarak İzlenir. Sahada Deniz Altında Da Devam Eden Travertenlerin Toplam Kalınlığı Birkaç Yüz Metreyi Geçer Ve Kireç Taşlarında Olduğu Gibi Karstiktir.

Bitki Örtüsü

Kıyıdan 500–600 M. Yüksekliğe Kadar Olan Yerlerde Aşırı Yaz Kuraklığına Uyan, Kışın Da Yeşil Kalan Makiler Egemendir.

Boyları 3–5 M.Yi Geçmeyen Bu Bitkiler Arasında Delice, Kocayemiş, Sandal, Yabani Çilek Ve Zakkum En Yaygın Olanlarıdır. 600-1.200 Metre Arasında, Kızılçam Ve Meşelerin Egemen Olduğu, Karışık Ormanlar Ya Da Yamaç Ormanları Ortaya Çıkar. Kızılçamların Aralarında Yer Yer Meşelikler, Daha Yükseklere Doğru Halep Çamı İle Karaçamlar Görülür. 1.200-2.100 Metre Arasında İse Yüksek Ormanlar Diye Adlandırılan Ve Sedir, Köknar, Sarıçam, Kayın Ve Çeşitli Ardıç Türlerinden Oluşan Orman Kuşağı Yer Alır. Özellikle Batı Toroslar’da Saf Sedir Ormanları Vardır. 2.000 Metrenin Üstünde İğne Yapraklı Ağaçlar Seyrekleşir Ve Bodurlaşır. Bu Alan 2.100-2.300 Metrede Sona Erer Ve Alp Çayırları Denen, Renkli Çiçeklerle Bezenmiş, Yazları Kurumayan Yüksek Otluklara Geçilir. Teke Yaylası’ndaki Yüksek Ovalarda Meşe Ormanlarının Tahribi Sonucu Oluşmuş Bozkır Bitkileri Yetişir. Genişliği 946.466 Hektarı Bulan Antalya Ormanlarında Köknar, Meşe, Dişbudak, Karaağaç, Kocayemiş, Çınar, Ahlat, Ihlamur, Yabani Ve Aşılı Zeytin, Kermes Meşesi, Mazı Meşesi, Sandal, Sakız Ağacı, Mersin, Tespih Ağacı, Defne, Akça Kesme, Hayıt, Zakkum, Keçiboynuzu, Kayacık, Funda, Ladin, Çılbırdı, Cehri, Katırtırnağı, Kekik, Patlangaç, Sütleğen, Dikenli Mersin, Deve Dikeni, Ballı Baba, Alev Doda, Adaçayı, Safran, Kanada Şifa Otu, Tokuz Otu, Çakır Dikeni, Çiriş Otu, Kuşkonmaz, Krizantem Gibi Ağaç Ve Ot Cinsleri Bulunur.

Direy

Antalya Bölgesinin Ilıman İklim Özelliklerine Sahip Olması Ve Bitki Örtüsü Çeşitliliği, Yaban Hayatının Zenginliğini De Beraberinde Getirir. Geyik, Tilki, Sansar, Sincap, Alageyik, Yaban Keçisi, Çakal, Sırtlan, Kurt, Ayı, Keklik, Bıldırcın, Üveyik, Yaban Güvercini, Çulluk, Turaç, Karatavuk, Sarıasma Ve Turna Antalya İlinin Yaban Hayatını Oluşturan Canlıların Bir Kısmıdır.

Nüfus

Antalya İli, Antalya Güneyinin Şehrinin Turizm Alanı İlan Edilmesinden Sonra Hızla Kalabalıklaşmıştır. Özel Ve Kamu Sektörü Yatırımları Kent Merkezi Ve Çevresinde Yoğunlaşmış, Bunun Sonucu Ortaya Çıkan Çalışma Olanakları Büyük Bir Nüfus Akımına Yol Açmıştır. Turizm Olanaklarının Çeşitliliği Buna Göre Tesisleşmenin Gelişmişliği, Her Mevsim Tarıma Uygun Toprakları, Ulaşım Sistemlerinin Kullanışlılığı, Denize Kıyısı Olması Gibi Nedenlerin Göçü Teşvik Ediyor Olması Muhtemeldir. 1927 Sayımında Nüfusu 206.270 Olan İl Nüfusu Zamanla Doğum Oranı Ve Göçlerle Katlanarak Artmış Ve Bugün 2 Milyonu Geçmiştir. Göçe Rağmen, 2008’de Antalya’da İşsizlik Oranı (%10,7) Türkiye Genel İşsizlik Oranının (%11,9) Altındaydı. İşe Katılım Bazındada (%57) Tüik Tarafından Belirlenen 26 Bölge İçinde 2. Konumundaydı. İstihdam Edilenlerin %45’i Hizmetler, %5’i Sanayi, %50’si Tarımda Çalışır (Bu Oranlar Türkiye İçin Sırasıyla %49, %27 Ve %24’tür).

2013’ten Önce Nüfusun 1.000.081’i Merkez İl Sınırları İçinde 919.648’i İlçe Sınırları İçindeydi. Bu Durumda İl Nüfusunun %52’si İl Ve İlçe Merkezlerinde, %48’i İse Köy Ve Beldelerde Yaşamaktaydı. Antalya 2016 Yılı İtibarıyla Nüfus Bakımından 81 İl Arasında 5. Sıradadır. 2.328.555 Kişilik Antalya Nüfusu Bir Önceki Yıla Göre 40.099 Kişi Artmış Ve Türkiye Nüfusunda Antalya Payı 2,64’ten 2,92’ye Yükselmiştir.

Antalya İl Nüfusu Türkiye Geneline Göre Daha Yüksek Bir Eğitim Düzeyine Sahiptir. 2008 Verilerine Göre, 15 Yaş Üstü Okuma Yazma Oranı Toplam İl Nüfusunun %97’sini (Erkeklerde %91, Kadınlarda %86’sını) Oluşturur, Bu Oran Türkiye İçin %83’tür (Erkeklerde %88, Kadınlarda %79). Bu Farklılık Özellikle Nüfusun Üniversite Eğitimli Kesiminde Belirginleşir: Üniversite Ve Yüksekokul Mezunlarının Toplam Nüfusa Oranı Antalya’da %7 Dolaylarındadır Türkiye Genelinde İse %5,4’tür.

Ekonomi

Antalya Şehrinin Ekonomisinde Turizm, Ticaret Ve Tarım Ön Planda Olup Sanayi Faaliyetleri De Son Dönemde Gelişme Gösteren Faaliyetlerdendir.[103] Bunun Dışında Antalya’da Hayvancılık, Madencilik Gibi Diğerlerine Göre Daha Az Yönelinen Kollarda İş Faaliyetleri De Sürdürülmektedir.

Ticaret

Antalya’da 1970’li Yıllara Kadar Belirli Bir Seviyede Kalmış Olan Ticaret Sektöründe Bu Tarihten Sonra Çeşitli Hareketlenmeler Olmuştur. 1980’lerde Gelişen Turizm Hareketi İle Birlikte De Konaklama Ve Dinlenme Tesisleriyle Değişik Türde Lüks Mağazalar Açılmıştır. Teknolojinin De Kullanımını Yaygınlaşmasıyla Tarım Ve Sanayide Üretimi Artırmış, Ticari Piyasa Oldukça Hareketlenmiştir.

Antalya’da Ticaretteki En Etkili Kuruluş Antalya Ticaret Ve Sanayi Odası’dır (Atso). Üye Sayısı 10.000’i Geçen Atso Kadar Önemli Olan Diğer Kuruluşlar: Antalya Ticaret Borsası Ve Antalya İhracatçılar Birliği’dir.

Antalya’daki Ticaret Sektörü, Toplam Gelirlerin %34’ünü Oluşturan Önemli Bir Ağırlığa Sahiptir. Antalya’da İhracatın %67’si Ve İthalâtın %60’ı Avrupa Birliği Üye Ülkeleri İle Gerçekleşmektedir.

Antalya Serbest Ticaret Bölgesi, Türkiye’de Serbest Ticaret Bölgesine Olanak Veren Yasanın 1985 Yılında Çıkmasından Bu Yana Türkiye’de 21 Serbest Ticaret Bölgesinden İkincisidir Ve 14 Kasım 1987 Tarihinde Faaliyetlerine Başladı.[106] Şu An 607.130 M2’lik Bir Alanda Etkinlik Gösteren Antalya Serbest Ticaret Bölgesi, Antalya’nın Konyaaltı Belediyesi Sınırları İçinde Bulunmaktadır.

Antalya Serbest Ticaret Bölgesi, Bakanlar Kurulu Kararınca İşletmesi Özel Sektöre Verilmiştir. Bu Amaçla %36’sı Kamuya Geri Kalan %64’lük Kısmı İse Asbaş’a (Antalya Serbest Bölge İşleticisi A.Ş.) Verilmiştir.

Sanayi

Antalya, Türkiye’nin Gelişmişlik Düzeyine Göre 4. İli Olmasına Rağmen Sanayi Alanında Türkiye Ortalamasının Altında Kalmaktadır. Bunun Temel Nedeni Olarak Antalya’da Turizmin Ve Tarımın Ön Planda Olmasıdır. Ayrıca Antalya Bu İki Ekonomik Faaliyetle Sanayileşmenin Yarattığı Hava Kirliliği Gibi Durumların Yaşanmadığı Bölgelerdendir.

1950’li Yıllarda Sümerbank Ve Antbirlik Tesisleriyle Başlayan Sanayileşme Girişimleri Sonucunda Antalya’da Yaklaşık 880 Sanayi Siciline Sahip Firma Bulunmakta Olup Bunlardan Yaklaşık 280’i Antalya Organize Sanayi Bölgesi’nin Kontrolündedir.[108] 1961 Yılında Kurulup Antalya’nın İlk Sanayi Kuruluşlarından Olan Ve Kurulduğu Bölgeye Dokuma İsmini Veren Antalya Pamuklu Dokuma Fabrikası İse 17 Kasım 2004 Tarihinde Faaliyetlerini Durdurmuştur.[109] Döşemealtı’ndaki Organize Sanayi Bölgesi Ve Konyaaltı’nda Bulunan Serbest Bölge Dışında, Antalya Şehir Merkezinde Üç Sanayi Sitesi Bulunmaktadır. Bunlar: Akdeniz Sanayi Sitesi, Yeşil Antalya Sanayi Sitesi Ve Antalya’daki En Eski Sanayi Sitesi Olan Sanayi Çarşısı’dır.

Sanayi Sektörünün Gayrisafi Hasıla İçindeki Payı Türkiye Genelinde %28 İken, Antalya’da %7 Düzeyindedir. Antalya İli Ulusal Geliri İçerisindeki Sanayi Payı Sadece %4,3 Gibi Bir Oranda Kalmaktadır.

Antalya Organize Sanayi Bölgesi (Aosb), 1976 Yılında Bakanlar Kurulu’nun Verdiği Onayla Yapımına Başlanan Ve Antalya’da Turizm Sektörünü Destekleyecek Sanayi Yatırımlarının Da Bulunması Gerekliliğinden Kuruldu. Tarıma Ve Turizme Uygun Olmayan Arazilerde Sanayi Oluşumu İçin, Gerekli Her Türlü Altyapının Hazırlanması Ve Bakımı, Çalışanlar İçin Gerekli Sosyal Etkinlik Alan Ve Tesislerinin Düzenlenmesi, Tüm Dönemlerde, Hizmette Kalite Ve Devamlılığın Sağlanması Amacı Taşır.

Antalya Organize Sanayi Bölgesi, Bir Yıl İki Aylık Bir Sürenin Ardından Tamamlanıp 370 Hektarlık Bir Alanda Etkinlik Göstermeye Başlamıştır. Kurulduktan 6 Yıl Sonra Kurulduğu Arsa Üzerinde Bir Hata Tespit Edilmiş Ve Etkinlik Alanı 310 Hektar Daraltılarak 60 Hektara İndirilmiş, Ama 1998 Yılında Bu Sorun Aşılmış Ve Yeniden 370 Hektarlık Bir Alanda Etkinliklerine Devam Etmiştir. 2005 Yılında Çevresindeki 294 Hektarı Da Bünyesine Katarak 664 Hektarlık Bir Alan Yayılmıştır.

Antalya – Burdur Kara Yolunun 26. Kilometresinde Bulunan Organize Sanayi Bölgesi 2 Batıda Ve 1 Doğuda Olmak Üzere Toplam Üç Giriş Kapısına Sahiptir. %84.86’lık Bir Doluluk Oranına Sahip Antalya Organize Sanayi Bölgesi’nde 179 Firmaya Ait 208 Adet Alan Tahsis Edilmiştir.

Tarım

Antalya İli Sahip Olduğu Antalya Ovası İle Tarımsal Potansiyel Ve Ekolojik Uygunluk Açısından Türkiye Tarımında Önemli Bir Yere Sahiptir. Antalya Topraklarının Beşte Birinde Tarım Yapılan Bir Bölgedir.

Antalya’da Tarım Yapılan Yerleri Kıyı Kesimi Ve Kıyıdan Uzak Kesimler Olarak Ayırırsak Kıyı Kesiminde Portakal, Muz, Avakado Gibi Tropikal Bitkilerin Yetiştirilebilmesinin Yanında Sera Tarımına Da Uygundur. Ama Kıyıdan Uzak Kesimlerde İse Elma, Armut, Ayva Gibi Soğuğa Dayanıklı Meyve Türleri Yetiştirilebilir. En Çok Yetiştirilen Tarım Ürünlerinin Başında Domates, Hıyar Ve Portakal Gelir.

Antalya İli Yıllık 3.368.357 Ton Sebze Üretimiyle Türkiye’deki Üretimin %13,4’ünü; 1.011.917 Ton Meyve Üretimiyle Türkiye’deki Üretimin %6,06′ Sını Karşılar. Diğer Bitkisel Kalemler Göz Önüne Alındığında Antalya, Türkiye’nin Yıllık Tarım İhtiyacının %4,41’ini Karşılar.

Kentin Hızlı Gelişmesine Paralel Bir Süreç Yaşayan Tarım Sektörü Kendi Yapısında Da Derin Değişimlere Uğramıştır. 1970 Yılında Nüfusun Dörtte Üçü Tarımsal Sektörlerden Geçiniyorken 2000 Yılında Bu Oran % 49′ A Düşmüştür.

Hayvancılık

Antalya Şehrinde Hayvancılık Çok Yaygın Olmayan Bir Ekonomik Faaliyettir. Merkeze Bağlı Köylerde Daha Çok Küçükbaş Hayvancılık Yaygındır, Çünkü Arazi Yapısı Küçükbaş Hayvancılığı İçin Uygundur. Antalya’daki 509.335 Küçükbaş Hayvan Ülkedeki Hayvanların %1.7’sidir. Büyükbaş Hayvancılık Daha Çok Şehir Merkezi Dışındaki Yüksek Bölgelerde Yapılmaktadır. Antalya’daki 120.016 Büyükbaş Hayvan Türkiye’deki Hayvanların Yüzde %1,1’dir. Antalya’daki Kümes Hayvancılığı Hayvan Sayısı Olarak Küçükbaş Ve Büyükbaş Hayvancılıktan Fazla Olsa Da Türkiye’deki Kümes Hayvancılığının %0,24’üne Denk Gelir.

Antalya’da Arıcılık, Gezginci Arıcılık Şeklinde Yapılmaktadır. İldeki Kovan Sayısı Türkiye’nin %2,4’üne Denk Gelir. İpek Börekçiliği İse Antalya’nın Ülke Ekonomisine En Çok Katkıda Bulunduğu Hayvancılık Kalemidir. Buna Göre Yıllık Açılan 905 Kutu, Türkiye Üretiminin %16’sıdır.

Balıkçılık Etkinlikleri Antalya’nın Kıyı Kenti Olmasına Rağmen Türkiye Ortalamasının Altındadır. Yıllık Alabalık, Çipura Ve Levrek Üretiminin Toplamı Ülke Üretiminin %1.36’sıdır. Bunun Yanında 2005 Yılındaki Bir Genelgeyle Uygulanan Türkiye İç Sularını Bıyıklandırma Projesi Kapsamında Kent Merkezinin Kuzeyindeki Kepez Su Ürünleri Üretme İstasyonu’nda İse Balık Çeşitlerinin Artırılması Yönünde Çalışmalar Yapılmaktadır.

Şenlikler Ve Festivaller

Antalya’da Çeşitli Dönemlerde Festivaller Ve Şenlikler Düzenlenmektedir. Bu Festivaller Genelde Antalya’nın Yüksek Kesimlerinde Yaylalardaki Yaz Şenlikleridir (Feslikan Yaylası Festivali, Söbüce Yaylası Şenliği, Alanya Şenlikleri Gibi). Bunun Yanında Korkuteli Yöresinde Alevi-Bektaşi-Türkmen Kültürü Yaşayan Halk Da Şenlikler Düzenlerler (Abdal Musa Şenlikleri Gibi).

Antalya’da Yerel Ölçekte Olduğu Gibi Ulusal Ve Uluslararası Ölçekte Fetivaller De Düzenlenmektedir. Ulusal Ölçekte En Büyük Festival 2010 Yılında Düzenlenmeye Başlanan Antalya Televizyon Ödülleri’dir. Uluslararası Ölçekte Her Yıl Ekim Ayında Antalya Altın Portakal Film Festivali Düzenlenir.[133]. Ayrıca Uluslararası Antalya Kum Heykel Festivali, Gelenekselleşmiş Türkiye’nin Tek, Dünyanın İse En Büyük Kum Heykel Etkinlikleri Arasında Yer Almaktadır.

Antalya Film Festivali

Altın Portakal Festivali Düzenlenmeye Günler Kala Antalya’nın Pek Çok Yerine Festival Ödülü Olan Venüs Heykelinin Büyük Bir Modeli Yerleştirilir.

Temelleri 1953 Yılında Düzenlenen Belkıs Festivali’yle Atılan Ve O Günden Bugüne Çok Büyük Değişim Gösteren Ayrıca 2005’ten Bu Yana Uluslararası Olarak Düzenlenen Altın Portakal Film Festivali 1964 Yılında Dönemin Antalya Belediye Başkanı Avni Tolunay’ın Girişimleriyle Ve Türk Sinema Sektörünü Maddi Manevi Desteklemek, Türk Film Yapımcısını Nitelikli Yapıtlar Üretmeye Teşvik Ederek; Türk Sinemasının Uluslararası Platforma Açılmasına Zemin Hazırlamak Amacı Taşıyarak Başlatılmıştır. Antalya Film Şenliği Adı Altında Başlayan Festival İkinci Yılında Antalya Tiyatro, Müzik Ve Film Şenliği Adında Düzenlendi.

Festival Daha Sonra Antalya Kültür Sanat Vakfı’nın Düzenlemesiyle Sürmüş Ve 2005 Yılına Kadar Antalya Altın Portakal Film Festivali Adıyla Düzenlendi. 2004’te Festivale Uluslararası Kategoriler Eklenince Festival, Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali Adıyla Düzenlendi Ve Festivalde Uluslararası Dallarda Da Ödül Verilmeye Başlandı.

Antalya Büyükşehir Belediyesi, 2015 Yılında Aldığı Kararla Antalya Adının Daha Çok Öne Çıkarılması Amacıyla Festivalin Adında Değişikliğe Gitti Ve İsimden Altın Portakal Kısmı Çıkarıldı. 52. Festival, Uluslararası Antalya Film Festivali Adıyla İlk Kez Yapıldı.

Antalya Televizyon Ödülleri

2010 Yılında İsmail Cem Televizyon Ödülleri Adı Altında Antalya Kültür Ve Sanat Vakfı Tarafından Altın Portakal Film Festivali’yle Sinemada Türkiye’nin Önde Gelen Kentlerinden Antalya’yı Televizyonda Da İlk Akla Gelen Kentlerden Biri Yapmak Ve Türkiye´De Televizyon Endüstrisinin Gelişimine Katkıda Bulunmayı Hedefleyen Ve Türk Yapımlarının Uluslararası Pazardaki Temsil Gücünü Arttırma Amacıyla Düzenlenen Bu Organizasyon İlk Yılında Dönemin Televizyon Dizilerinin Oyuncu Ve Yapımcılarını Antalya’da Toplamayı Başardı.

İlk Senesinde Eski Gazeteci Ve Eski Trt Genel Müdürü İsmail Cem’in Adıyla Düzenlenen Organizsyonun Adı, İlk Yılındaki Ödül Töreni Sırasındaki Tartışmalar Dolayısıyla İsmail Cem’in Ailesinin İsteği Doğrultusunda İsmail Cem İsmi Çıkartılarak Antalya Televizyon Ödülleri Adını Aldı.

Uluslararası Antalya Kum Heykel Festivali

İlk Kez 2006’da Düzenlenen Uluslararası Antalya Kum Heykel Festivali, Her Yıl Farklı Bir Tema İle Sanatseverlere Sanatın En Doğal, En Muhteşem Ve En Eğlenceli Hali Sloganıyla Ulaşmaktadır. 2013 Teması İmparatorluklar (Empires) Olarak Belirlenen Etkinlik Mayıs-Kasım Ayları Arasında Düzenlenmektedir. Uluslararası Kum Heykeltıraşların Katıldığı Festival, Katılan Sanatçı Sayısı, Kullanılan Kum Miktarı Ve Alan Genişliği Gibi Özellikleriyle Dünyanın En Büyük Kum Heykel Organizasyonları Arasında Yer Alır.

Turizm

Türk Turizminde İstanbul İle Birlikte En Çok Turist Çeken Antalya’da Yılın Her Döneminde Turizm Olanaklarının Ve Tesisler Olsa Da Turizm Bölgeleri Yaz Ayında Daha Yoğundur.

Antalya’da Kültür Turizmi Başta Olmak Üzere Deniz, Spor, Sağlık, Kış, Kongre, Yayla, Mağara, Kamp Ve İnanç Turizmi Yapılabilmekte Bu Turizm Seçenekleri İçin Tesisler Bulunmaktadır. 2017 Yılı Turizm İstatistiklerine Göre Antalya, Dünyada En Çok Ziyaret Edilen Yirmidokuzuncu Şehir Durumundadır. Antalya İline 2017 Yılında 10.486.191 Turist Gelmiştir. 2015 Yılının Son Aylarında Türkiye İle Rusya Arasında Yaşanan Uçak Krizi Sonrası Rusya’nın Türkiye’ye Karşı Yaptırımlar Uygulaması, Tatil İçin Türkiye’yi Tercih Eden Rusya Vatandaşlarının Sayısında Büyük Bir Düşüşe Neden Olmuş Ve Türkiye’deki Turizm Etkinliklerini Daraltmıştır.

Türkiye’de “Turizmin Başkenti” Olarak Nitelendirilen Antalya Birbirinden Farklı Kategorilerde Birçok Otele Ev Sahipliği Yapmaktadır. Şehirde Özellikle 5 Yıldızlı Otellerin Fazlalığı Dikkat Çekmektedir. 2017 Verilerine Göre, Antalya’da 405 Adet 5 Yıldızlı Otel Ve Bu Otellerde Yaklaşık 352.000 Adet Yatak Bulunuyor.

Antalya’da Kültür Turizminin Ağırlıklı Olarak Yapılacağı Yerler Antalya’nın Batıdaki Kaş’tan Doğudaki Gazipaşa’ya Kadar Uzayan Kıyı Şeridinin Çeşitli Yerleridir. Bu Bölgede Onlarca Antik Kent, Tarihi Yapı, Tarihi Cami Ve Kiliseler Bulunmaktadır. Antalya’da Deniz Turizmi De Yine Kıyı Şeridi Boyunca Yapılmaktadır. Bu Bölgede Kıyı Turizmiyle Beraber Deniz Turları Da Yapılabilmektedir. Deniz Turizminin En Bilinen Noktaları Kleopatra, Konyaaltı Ve Lara Plajlarıdır.

Spor Turizmi Bakımından Antalya Popüler Sporlara Ev Sahipliği Yapan Bir İldir. Başta Futbol, Tenis Ve Golf Olmak Üzere Her Yıl Yüzlerce Sporcu Ve Takım Antalya’yı Tercih Etmektedir. Antalya, Bu Sporların Tesislerine Sahip Olduğu Gibi Sporculara Ve Yetkililerine Verilen Seminerlere De Ev Sahipliği Yapmaktadır. Antalya, 2009-2010 Döneminde Judo, Halter, Eskrim, Voleybol, Badminton Ve Benzeri Pek Çok Alanda 39’u Uluslararası, 66’sı Ulusal, 27’si Millî Takım Kampı Ve 45’i Kurs Ve Seminer Olmak Üzere Toplam 177 Etkinliğe Ev Sahipliği Yapmıştır. Ayrıca Antalya 2003-2008 Yılları Arasında Dünya Ralli Şampiyonası’na Ev Sahipliği Yapmıştır.

Antalya Yaz Turizmiyle Öne Çıksa Da Kış Turizminde De Ülkenin Önde Gelen İllerindendir. Antalya’daki Saklıkent Kayak Merkezi Ve Alanya’daki Akdağ Kış Sporları Turizm Merkezi Antalya’yı Kış Turizminde Önde Tutan Tesislerdir.

Kongre Turizmi Bakımından Antalya Ulaşımın Kolaylığı Ve Ulaşım İmkânlarının Çeşitliliği Pek Çok Turizm Ve Dinlenme İmkânı Sunması Ve Toplamda 106.000 Koltuğu Aşan Bir Kapasitesi İle Dünyanın Her Tarafından Gelecek Konuklar İçin Önemli Toplantıların Yapılabileceği Olanağa Da Sahiptir.

2016 Yılında Antalya’da Düzenlenen Olan Çiçek Ve Çocuk Temalı Expo 2016 Antalya Organizasyonuyla Kent, Fuar Turizmiyle De Tanışmıştır.

Dar Bir Alanda Hem Denize Hem De Büyük Yükseklikteki Dağlara Sahip Olan Antalya’da Yayla Turizmi De Finike’den Başlayarak Alanya’ya Kadar Uzanan Coğrafyanın Yüksek Yerlerinde Yapılabilmektedir. Ayrıca Torosların Eteğinde Kurulan Antalya’nın Dağları Ana İskelet Bakımından Genellikle Kireç Taşlarından (Kalkerlerden) Oluşmuştur. İldeki Mağaraların Büyük Çoğunluğu Da Bu Kireç Taşı Formasyonları İçinde Gelişmiştir. Antalya’da Yaklaşık 500 Kadar Mağara Tespit Edilmiştir. Antalya Da Mağara Turizmi De Yapılabilmektedir. Antalya’da Turizme Açılan 3, Turizme Açılmayı Bekleyen Ya Da Yerel Olanaklarla Açılmış Olan 28 Tane Mağara Vardır.

Antalya’da İnanç Turizmi Gelişme Gösteren Bir Turizm Koludur. Antalya’da Özellikle Selçuklu Döneminden Pek Çok Cami Vardır. Bunlardan Murat Paşa Camii Ve Yivli Minare Camii En Çok Bilinen Camilerdir. Antalya’nın Batısındaki Demre’de Noel Baba Kilisesi; Doğudaki Alanya’daysa 1400 Yıllık Aya Yorgi Kilisesi Bulunmaktadır. Bunun Dışında Serik’e Bağlı Turizm Merkezi Belek, Serik’te 2004’te Özel Bir Girişimle Dinler Bahçesi İsimli İbadethane Açılmıştır. Kudüs’ten Sonra Üç Dinin Buluştuğu İkinci Nokta Olan Bu Bahçede Üç Semavi Dinin (Hristiyanlık, İslam Ve Musevilik) İbadethaneleri Yan Yana Mevcuttur.

Eğitim

Eğitim Ve Öğretim Açısından Türkiye’nin Önemli Merkezlerinden Biri Olan Antalya’da 595 Tane Okul Öncesi Eğitim Kurumu (21.921 Öğrenci), 681 Tane İlk (249.662 Öğrenci), 190 Tane Orta Dereceli (84.525 Öğrenci) Eğitim Veren Okul Vardır.[208] Ayrıca Antalya’da Bir Devlet Üniversitesi Akdeniz Üniversitesi Ve Bir Özel Üniversite Antalya Bilim Üniversitesi Mevcuttur. Bu Üniversitelerde İl Genelinden Öğrencilere Eğitim Verildiği Gibi, İl Dışından Ve Öğrenci Değişim Programları İle Yurtdışından Gelen Öğrencilere De Eğitim Verilmektedir.

2011 Yılı Üniversiteye Yerleşme Basamaları Olan Yükseköğrenime Geçiş Sınavı (Ygs) İle Lisans Yerleştirme Sınavı’na (Lys) Başvuran 38618 Kişiden 19803’si Ya Da Diğer Bir Deyişle %51,27’si Sınavda Başarılı Oldu. Bu Kişilerden 9616’sı Lisans Programına, 4063’ü Açık Öğretim Fakültelerine, 3549’u Ygs’yle Yerleşilebilen Bölümlere, 2575 Kişi De Sınıvsız Programalara Gitme Hakkı Elde Etti.

Ayrıca Antalya’nın 15 Yaş Ve Üzeri Nüfusunun %6,73’ü Üniversite Mezunu, %2,8’si Yüksek Lisans Mezunu, %0,06’sı İse Doktora Mezunudur.

İldeki Okullaşma Oranı; Okul Öncesinde %23, İlköğretimde %99,8, Ortaöğretimde %80, Genel Lisede %62, Mesleki Ve Teknik Lisede %38’dir.

İhtiyaçlarınıza Ve Tercih Edeceğiniz İkamet Türüne Uygun Bir Mülk Bulabilmemiz İçin, Sizden Sayfadaki İlgili Formu Veya Ana Sayfamızdaki Değerlendirme Formunu Doldurmanızı Ya Da Sitemizdeki İletişim Numaralarını Arayarak Talebinizi Bize İletmenizi Rica Ediyoruz. Uzmanlarımız 24 Saat İçerisinde Sizinle İletişime Geçeceklerdir.

PrevÇalışma İzni Hakkında Sıkça Sorulan Sorular
ANTALYA TURİSTİK YERLERNext

Parsis Homes Değerlendirme Formu

Lütfen bu bölümdeki Değerlendirme formunu doldurarak ihtiyacınıza uygun özelliklere sahip mülkü bulmamıza yardımcı olun. Uzmanlarımız hızlı bir şekilde doğru mülkü seçecek ve sizinle iletişime geçecektir.

Formu doldurmadan önce lütfen formdaki sorularımızı cevaplayınız:

Türkiye'de kalmayı mı düşünüyorsunuz? Ne tür bir mülk almak istiyorsunuz? Yatırım yapmayı planlıyor musunuz? Ayırdığınız bütçe? Belirli bir alanı mı tercih ediyorsunuz? Bir mülk satın almak ve kiralamak mı istiyorsunuz? Geri ödeme garantisi olan bir mülk satın almak ister misiniz?

Başvuru

  • +90 552 888 1116
  • +90 554 172 8650
  • [email protected]
  • [email protected]

Kurumsal

  • Hakkımızda
  • İletişim

Formlar

  • Değerlendirme Formu
  • İş Birliği Formu

Gizlilik ve Güvenlik

  • KVKK
  • Etik İlkeler ve Uyum Politikası
  • Çerez Politikası

Abone Ol

  • Türkçe
  • English
  • Русский
Instagram Linkedin
Parsis Global International © 2020 Tüm hakları saklıdır.